16 Mayıs 2025 Cuma

Aile Bakanlığı'ndan LGBTİ+ ve Toplumsal Cinsiyet Kavramlarına Yasak!

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın 2025 yılını "Aile Yılı" ilan etmesiyle birlikte yayımladığı genelge, toplumsal cinsiyet eşitliği, LGBTİ+ hakları ve cinsel yönelim çeşitliliği gibi evrensel hak temelli kavramlara yönelik sınırlamalar getirmesiyle tartışma yarattı. 2 Mayıs 2025 tarihli genelge, il müdürlüklerine ve bağlı kurumlara gönderilerek kadınların, LGBTİ+ bireylerin ve çocukların hak mücadelesini görmezden gelen bir yaklaşım sergiliyor.

Kavramlara Sınırlama, Haklara Müdahale

Genelgede, "toplumsal cinsiyet", "toplumsal cinsiyet kimliği", "LGBT", "SOGIESC" (cinsel yönelimler, cinsiyet kimlikleri, cinsiyet ifadeleri ve cinsiyet özellikleri) ve "kapsamlı cinsellik eğitimi" gibi kavramların "aile yapısına zarar verdiği" iddia ediliyor. Ancak bu kavramlar, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve pek çok uluslararası sözleşmede bireysel özgürlüklerin ve eşitliğin temel taşları olarak kabul ediliyor. Bu kavramların tehdit olarak sunulması, devletin insan hakları yükümlülükleriyle açık bir çelişki oluşturuyor.

Bakanlığın açıklamasında, toplumsal cinsiyetin "biyolojik cinsiyetin ötesine geçen" bir inşa olduğu yönündeki bilimsel ve akademik literatür "tehdit unsuru" olarak tanımlanıyor. Bu yaklaşım, sadece farklı cinsiyet kimliklerine sahip bireyleri hedef almakla kalmıyor, aynı zamanda kadınların patriyarkal sistem içindeki eşitsizliklerine karşı geliştirdikleri mücadele dilini de geçersiz kılmaya çalışıyor.

Türkiye'nin taraf olduğu Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve daha önce imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğini hem anayasal düzeyde hem de politik alanda temel bir yükümlülük olarak tanımlar. Ancak Bakanlığın yayımladığı bu genelge, uluslararası insan hakları belgelerine karşı ideolojik bir pozisyon alma çabasını akla getiriyor.

Eğitim Alanına İdeolojik Müdahale

Genelgede ayrıca eğitim içeriklerine doğrudan müdahale çağrısı yer alıyor. Eğitici eğitimleri, hizmet içi programlar ve kamuya yönelik farkındalık çalışmalarında söz konusu kavramların yer almaması gerektiği ifade ediliyor. Bu tutum, bilimsel bilgiye, pedagojik özgürlüğe ve ifade hakkına doğrudan bir müdahale niteliği taşıyor.

Söz konusu genelge; Aile Bakanlığı'na bağlı 81 il müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri, Çocuk Hizmetleri gibi birimlerin yanı sıra Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı'na da gönderildi.

Genelgede, 2025 yılının "Aile Yılı" ilan edilmesi kapsamında, kamu kurumları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının aile odaklı politikalar yürütmesini teşvik edilirken, bazı kavramların kullanımına yönelik ciddi sınırlamalar getiriliyor. Genelge, özellikle “toplumsal cinsiyet”, “toplumsal cinsiyet kimliği”, “LGBT”, “SOGIESC” (cinsel yönelimler, cinsiyet kimlikleri, cinsiyet ifadeleri ve cinsiyet özellikleri) ve “kapsamlı cinsellik eğitimi” gibi uluslararası kabul görmüş kavramları hedef almakta ve bu kavramların hem eğitim içeriklerinden hem de politika belgelerinden çıkarılması gerektiğini vurguluyor.

Bakanlık genelgede, toplumsal cinsiyetin bir “sosyal inşa” olarak tanımlanmasının, bireylerin biyolojik cinsiyetlerinin ötesinde cinsiyet kimliklerini beyanla belirleyebileceği anlayışının, “evlilik ve aile müessesesini tahrip eden”, “kadınlara, çocuklara ve toplum yapısına zarar veren” bir yön taşıdığını iddia ediyor. Bu tür kavramların, toplumda zihinsel dönüşümlere neden olarak geleneksel aile yapısını zayıflatabileceği, toplumu bir arada tutan değerlerin yeni kuşaklara aktarımını zorlaştıracağı ve telafisi güç toplumsal sorunlara yol açabileceği öne sürülüyor.

Bu nedenle Bakanlık, kamu kurumlarının, STK’ların ve diğer paydaşların söz konusu kavramlara karşı ortak bir duruş benimsemelerini, Türkiye’nin uluslararası platformlarda bu konuda karşıt pozisyonunu açıkça ortaya koymalarını ve bu kavramların eğitici eğitimleri, hizmet içi programlar ve kamuya yönelik farkındalık çalışmalarında yer almamasını talep ediyor.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın bu genelgesi, Türkiye'de insan hakları ve toplumsal eşitlik alanında çalışan kesimler tarafından büyük bir endişeyle karşılandı. Genelgenin, özellikle kadınlar ve LGBTİ+ bireylerin haklarına yönelik olumsuz etkileri olabileceği ve ayrımcılığı körükleyebileceği yönünde eleştiriler yükseliyor. Sivil toplum kuruluşları ve insan hakları savunucuları, genelgenin geri çekilmesi ve insan haklarına saygılı politikaların izlenmesi çağrısında bulunuyor.

İlgili Haberler