22 Nisan 2025 Salı

Özdağ'dan Sert Eleştiri: "Bu Ülkenin Zencileri Biziz!"

Tutukluluğunun üçüncü ayını dolduran Ümit Özdağ, Sözcü gazetesine gönderdiği mektupta çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yargı sistemindeki çifte standardı sert bir dille eleştiren Özdağ, iktidara yakın olanlara yasaların ya en hafif şekilde uygulandığını ya da tamamen görmezden gelindiğini savundu. Özdağ, muhaliflerin ise 1960'lı yılların sonuna kadar ABD'nin güney eyaletlerinde yaşayan siyah Amerikalıların uğradığı ayrımcılığa benzer bir hukuk pratiğiyle karşı karşıya olduğunu iddia etti.

Düşman Ceza Hukuku Mu Uygulanıyor?

Özdağ, mektubunda 18 Nisan'da Gayrettepe'de sessiz bir şekilde "Ümit Özdağ'a Özgürlük" pankartı açan altı gence "gürültü" gerekçesiyle ceza kesilmesine de tepki gösterdi. "Polis geliyor ve her birine Kabahatler Kanunu'nun 36/1. maddesi uyarınca 'gürültü' gerekçesiyle ceza yazıyor. Ne gürültü var ne şikâyet eden ne de rahatsız olan. Bunun adı Düşman Ceza Hukuku" ifadelerini kullandı.

Özdağ'a göre bugün Türkiye'de muhalifler, 1960'lı yılların sonuna kadar ABD'nin güney eyaletlerinde yaşayan siyah Amerikalıların uğradığı ayrımcılığa benzer bir hukuk pratiğiyle karşı karşıya: "Kâğıt üzerinde herkes eşit siyasal ve yasal haklara sahiptir. Ancak Mississippi'de yaşayan siyah bir Amerikalı, beyaz bir hâkimin karşısına çıktığında, anayasal ve yasal haklarının fiilen hiç de eşit olmadığını görürdü."

Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmamasını da "düşman ceza hukuku" yaklaşımıyla açıklayan Özdağ, "Bir yurttaşın ulaşabileceği en yüksek yargı organı Anayasa Mahkemesi'dir. Kararları TBMM'yi ve tüm yargı organlarını bağlar. Ancak Can Atalay davasında iktidar, Anayasa Mahkemesi kararını tanımadı. Bu açıkça düşman ceza hukuku uygulamasıdır. Anayasal haklar yok sayılmaktadır" dedi.

"Toplum AKP'nin 28 Şubat'ını Yaşıyor"

Özdağ, mektubunda geçmişte yaşanan 28 Şubat süreciyle bugünü kıyasladı. Devletin başörtüsü ve türban gibi dini değerlere karşı takındığı dışlayıcı tavırların o dönem muhafazakâr kesimde derin kırılmalar yarattığını belirten Özdağ, günümüzde ise aynı yöntemin muhalif yurttaşlara karşı uygulandığını savundu: "Aradan 23 yıl geçti. Şimdi toplum bir anlamda AKP'nin 28 Şubat'ını yaşıyor. 28 Şubat, muhafazakâr tabanı yabancı hissettirmişti. AK Parti'nin ötekine reva gördüğü 28 Şubat'ı ise 19 Mart sonrasında Düşman Ceza Hukuku uygulamalarına tepki olarak sokaklara çıkan genç, yaşlı, emekli insanlara benzer bir duyguyu yaşatıyor."

Silivri'de görüşüne gelen genç bir avukatın cümlesine de mektubunda yer veren Özdağ, yaşanan duygusal kopuşu şöyle aktardı: "İç Anadolu'dan, esnaf bir aileden, muhafazakâr bir damardan gelen bu genç adam, görüş kabininde yüzünde ıstıraplı bir ifade ile şöyle dedi: 'Ülke bizim gibi hissetmiyor.' Bu, muhtemelen 2000'lerin başında AK Parti tabanının hissettiklerine çok benzer bir duyguydu."

Düşman Ceza Hukuku Toplumu İsyana Sürükler Mi?

Özdağ'a göre toplumdaki huzursuzluk büyüyor. Ekonomik çöküşün, yargıdaki tarafsızlık krizinin ve toplumsal kutuplaşmanın temelinde, düşman ceza hukukunun yer aldığını belirtiyor: "Düşman ceza hukuku; toplumu şoklara, belirsizliğe, korkuya ve en nihayetinde isyana sürükler. Bugün meydanları dolduran milyonlar, aslında bu hukuka isyan etmektedir."

Mektubunda ekonomik krizle yargı krizinin bağlantısını da kuran Özdağ, bu adaletsizliğin hem içeride hem dışarıda güven kaybı yarattığını vurguladı: "Yüksek tansiyon sadece muhalefete değil, iktidara da zarar veriyor. Düşman ceza hukukunun 19 Mart – 19 Nisan arasında hazineye maliyeti 50 milyar doları bulmuştur. Artan enflasyon, faizler ve ekonomi programının çöküşü. Tüm bunlar düşman ceza hukuku uygulamasının dolaylı sonuçlarıdır."

Özdağ'ın bu sert eleştirileri, Türkiye'deki yargı sistemine ve toplumsal kutuplaşmaya dair önemli bir tartışma başlatacak gibi görünüyor. Mektubunda dile getirdiği endişeler, muhalif kesimler tarafından uzun zamandır dile getirilen kaygıları yansıtıyor. Bu açıklamaların, siyasi arenada nasıl bir yankı uyandıracağı ise merak konusu.

İlgili Haberler