
Orman Davasına Şok Fiyat! Adalet mi, Engel mi?
İzmir'de 2024 Ağustos'unda meydana gelen orman yangınlarının ardından, Bayraklı ilçesindeki 375 hektarlık alanın orman sınırları dışına çıkarılması kararı büyük tepkilere yol açmıştı. Bu karara karşı açılan davada, mahkemenin keşif ve bilirkişi incelemesi için talep ettiği 180 bin TL'lik ücret davacıları şoke etti. Avukat Arif Ali Cangı, bu durumu "adalete erişim hakkının ihlali" olarak değerlendirerek tepkisini dile getirdi.
Orman Yangını Davasında Şok Eden Gelişme
Bayraklı'da yaşanan orman yangınları sonrasında, 375 hektarlık alanın orman vasfından çıkarılması kararı, Anayasa'nın 169. maddesine aykırı bulunarak sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlar tarafından yargıya taşınmıştı. Danıştay 8. Dairesi, davada keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar vererek, davacılardan bu işlemler için 180 bin TL talep etti. Bu durum, davacıların ve hukuk çevrelerinin büyük tepkisine neden oldu.
Avukat Arif Ali Cangı, talep edilen ücretin yüksekliğine dikkat çekerek, "Geleceğin, doğanın ve yaşamın savunulması için açılan bir davada, 180 bin TL gibi bir tutarın, ekonomik kriz ortamında 10 gün içinde temin edilip yatırılması beklenemez" ifadelerini kullandı. Cangı, bu tür davalarda kamu yararının ön planda tutulması gerektiğini vurgulayarak, ücretlere yasal bir sınır getirilmesi gerektiğini savundu.
Çevre davalarında karşılaşılan yüksek masrafların, Anayasa'nın 36. maddesiyle güvence altına alınmış hak arama hürriyetinin önünde bir engel teşkil ettiğini belirten Cangı, "Bu durum, adaleti herkes için erişilebilir olmaktan çıkarmaktadır" dedi.
Adalet Ulaşılabilir Olmalı
Avukat Cangı, istenilen ücretin adil yargılanma ve adalete erişim hakkının ihlali olduğunu savunarak, şunları söyledi:
Adalet ulaşılabilir olmalıdır. Birçok Orman Mühendisi bu keşfi çok daha düşük bir ücretle yapmaya hazırdır. İsteriz ki bu davalar vatandaşın üzerinde bir yük değil, en doğal hakları olarak iyi, sağlıklı, nitelikli, güvenli bir çevrede ve tüm bu haklara saygılı bir hukuk devletinde yaşadıklarını hissetsinler.
Cangı, bu tür davaların vatandaşlar için bir yük olmaması gerektiğini, aksine haklarını arayabildikleri bir hukuk devleti anlayışının hakim olması gerektiğini vurguladı.
Olayın Geçmişi ve Sonuçları
2020 İzmir depremi sonrasında evsiz kalan vatandaşların mağduriyetini gidermek amacıyla, dava konusu olan alanın bir bölümü "rezerv alan" ilan edilerek TOKİ'ye devredilmişti. Ancak, kaç depremzedenin bu konutlara yerleştirildiği bilgisi kamuoyuyla paylaşılmadı. Bölgenin 25 yıl önce idare eliyle ormanlaştırılmasının nedeni ise 1995 yılında yaşanan ve 63 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketiydi.
Dava konusu bölge, İzmir'in "Yeşil Kuşak" olarak tanımlanan, sel ve taşkınlara karşı koruma sağlayan ve erozyon riski taşıyan bir alanda bulunuyor. Bu nedenle, bölgenin yerleşime uygunluğu tartışmalı bir konu olarak gündemde kalmaya devam ediyor. Bu dava, çevre davalarının önemini ve adalete erişimde karşılaşılan engelleri bir kez daha gözler önüne seriyor. Umuyoruz ki, yetkililer bu konuda gerekli adımları atarak, adaletin herkes için erişilebilir olmasını sağlayacak çözümler üreteceklerdir.