Ünlü yer bilimci Prof. Dr. Celal Şengör, tartışmalı açıklamalarıyla yeniden gündemde. Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı, Şengör hakkında "Türk Milletini Alenen Aşağılama" suçundan 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame düzenledi. Bu gelişme, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
İddianameye Konu Olan Sözler
İddianamede, Celal Şengör'ün şu sözleri yer alıyor: “Ben Türk halkı kadar cahil, Türk halkı kadar ahlak kavramından yoksun bir toplum tanımadım. Bugün Anadolu Türkü’nün ortalama IQ’su 86, normal bir insanın IQsu ne? 90. Yani siz resmen dünya istatistiklerinde resmen geri zekalı bir millet konumundasınız.” Bu sözler, savcılık tarafından Türk milletini alenen aşağılama olarak değerlendirildi.
Bu sözlerin ardından sosyal medyada ve kamuoyunda büyük tepki oluşmuştu. Birçok kişi, Şengör'ün ifadelerini kabul edilemez bulmuş ve yasal işlem başlatılması çağrısında bulunmuştu. Başsavcılık, gelen şikayetler üzerine harekete geçerek soruşturma başlatmıştı.
Hapis Cezası İhtimali
Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddesi uyarınca, "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Hükümeti ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." Bu maddeye göre, Şengör'ün yargılanması ve suçlu bulunması halinde hapis cezası alması mümkün.
Davanın seyrini etkileyecek birçok faktör bulunuyor. Şengör'ün savunması, mahkemenin delil değerlendirmesi ve kamuoyunun tepkisi, sürecin sonucunu belirleyecek önemli unsurlar arasında yer alıyor.
Türkiye'de İfade Özgürlüğü ve Sınırları
Bu dava, Türkiye'de ifade özgürlüğü ve sınırları konusunu yeniden gündeme getirdi. İfade özgürlüğü, demokratik bir toplumun temel taşlarından biri olsa da, nefret söylemi ve başkalarını aşağılama gibi durumlar bu özgürlüğün sınırlarını zorlayabiliyor. Bu tür davalar, ifade özgürlüğünün nerede başlayıp nerede bittiği konusundaki tartışmaları alevlendiriyor.
İfade özgürlüğü kavramı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası belgelerde de güvence altına alınmıştır. Ancak bu belgelerde de ifade özgürlüğünün sınırsız olmadığı, başkalarının hak ve özgürlüklerini koruma amacıyla sınırlanabileceği belirtilmektedir.
Celal Şengör'e açılan bu dava, Türkiye'de ifade özgürlüğü, nefret söylemi ve toplumsal hassasiyetler arasındaki dengeyi bir kez daha gözler önüne seriyor. Davanın sonucu, benzer vakalar için emsal teşkil edebilir ve bu konudaki tartışmaları daha da derinleştirebilir.